23.9.13

BEN SPORCUNUN ZEKİ ÇEVİK VE AHLAKLI OLANINI SEVERİM – M.K. Atatürk


Henüz dün gece yaşananlar olmadan birkaç hafta önce kızım Lal’in sorusu ile şamarı suratıma yedim ; 

Baba neden biz hiçbir spor dalında başarılı değiliz, bütün erkekler football konuşuyor ama milli takım hep yeniliyor? Suratıma şamar yemiştim çünkü onu yaşlarındayken her çıktığı milli football maçından 6-7 gol yemeyi refleks haline getirmiş bir nesilden geliyordum. Basketbolda vizyonumuz ve başarılarımız Balkan Kupaları ile sınırlıydı. Diğer spor branşları ile haber okumak ya da duymak nerdeyse imkansız gibi bir şeydi. Bu branşlar ile ilgili aklımda kalan haberler ise başarı hikayelerinden daha çok o yıllarda ülkemizi kasıp kavuran arabesk kültüründen izler taşıyordu ; imkansızlıklar içinde çalışan çamura bulanmış atletlerimiz, yarışmalara gidebilmek için yol parasını komşularından alan milli sporcularımız, oto tamircisinde asgari ücrete talim çalışan güreşçilerimiz, evine haciz gelen judocularımız!!! Biz bu haberleri okurken aynı esnada ülkemize milli maç yapmak üzere gelen Finlandiyalı itfaiyeciler, İzlanda’lı bankacılar bizi yenip giderlerdi!!! 




Kızımın sorusu şamar gibi gelmişti çünkü biz çağ atlamıştık, daha iyi arabalara biniyor, daha güzel stadlar yapıyor, Finlandiya’lı itfaiyecilere sahaları dar ediyor, İsviçreli footballcuların sahada ağzını burnu kırıyor, üzerlerine basıyor, sporcularımıza ağırlığınca altınlar, Alman malı SUV arabalar veriyor hatta yetmiyor sporcularımız kazandığı başarıların ardından TV kameraları karşısından Başbakanım bize daha çok prim ver olmadı daha çok çok ver diyorduk!!! Tabii ki, Genç kızlarımızın Voleyboldaki Dünya şampiyonluğu (tekrarlamak gerekiyor ), Genç erkek Basketbolcularımızın son 10 yıldır artık alışkanlık haline getirdiği Avrupa’da ilk 3 içerisinde olmalarını istinaslar kaideyi bozmaz diyerek bir kenara ayırıyorum!! Aslında yanılgımı güçlendiren bir konu daha vardı ben küçükken olimpiyatlara ev sahipliği yapmak için aday ülke olmanın da bir olimpiyat ruhu kapsamında aktivite olduğunu sanırdım. Belirli aralıklarla aday olmak için yarışır bunda da makûs talihimize boyun eğer daha ilk turda elenirdik. 



Kızım şanslıydı Türkiye’nin finallere kadar geldiğini görmüştü fakat bir o kadar da şansızdı arka arkaya bir çok milli sporcumuzun doping aldığı haberlerini de aynı zamanda görme şansına sahip olmuştu!! Uzun lafın kısa daha renkli spor sayfalarımız, AMK isminde spor gazetemiz, güzel hayat yaşayan sporcularımız hatta küçük zafer hikayelerimiz olmuştu ama maalesef aslında gerçekten başarılı olamamıştık!! Çünkü biz turizmi güzel , devasa hoteller yapmaktan ibaret sandığımız gibi sporu da bir tesisleşme hamlesi olarak görmüş büyük başarılı sporcular yaratmak yerine daha zengin müteahhitler yaratmıştık!! 


Amacım her şeyi yerden yere vurarak yapılanları görmezden gelmek değil kendi adıma sporun yıllardır içinde olup etrafındaki kimseye bunu yayamamış birçok kişiden daha fazla sporcu olduğum için kendimi mutlu hissediyor ve bunları yazmaya kendimde hak görüyorum. Hak görüyorum çünkü ; Avrasya maratonu koşup yorgunluk içinde yürürken “…. yaptığım çocukları yüzünden trafik kapalı “ küfürünü yemek ile Berlin’de maraton koşarken evinde hazırladığı kesilmiş portakalı bize sunan kadının gözlerindeki mutluluğu görmenin farkını yaşadım. Hak görüyorum çünkü Team Istrunbul ile bir çok kişiyi spor yapmaya yüreklendirip, motive ediyor ve beraber spor yapıyoruz. Team Istrunbul’u ilk kurduğumuzda yazmıştım ; bu grubu kurduk çünkü yurtdışındaki maratonlarda yüzlerce İsviçre’liyi , Norveç’liyi ya da Alman’ı görüp biz de aynısını yapmak istiyoruz demiştik. Bugün Team Istrunbul 900 kişilik bir grup oldu, tahmin ediyorum 200-300 kişi yazılanları takip ediyor, bizimle en az bir kez koşan 150’nin üstünde kişiye ulaştık. Bebek’te sabahları 1 yıl önce 7-8 kişi koşarken bugün Salı – Perşembe koşularımız sabahın 5:30, 06:00’sında olmasına karşın yaklaşık 50 kişilik gruplar ile oluyor. Bir aksilik olmazsa 2014 Mart ayında 40’ı aşkın kişi Barcelona maratonu koşacağız. Hayalimize bir adım adım daha yaklaşacağız. Hiç birimiz milli sporcu olamayacağımız ama inanın bizim evlerimizde büyüyen, sabahın kör karanlığında kar, yağmur, sıcak demeden annesini, babasını hatta dedesini spor yapmaya uğurlayan o çocuklardan bazıları bu alışkanlık ile büyüyecek ve ileride çok başarılı olacak. 





Bizler bu işi alışkanlık haline getirmedikçe, bu eğitim sistemi de “sporcu” yetiştirmeyi desteklemediği sürece dün gece gördüğünüz görüntüler hiç ama hiç değişmeyecek !! Boşuna şaşırmayın, üzülmeyin sadece alıcınızın ayarı ile oynayın kanal değiştirin geçin …. 

Son sözüm bu gençlerden bir tanesine; Yasemin Benker o henüz 17 yaşında milli kayakçı, gelecek sene kış olimpiyatlarında kendi dalında ülkemize ayrılan bir kişilik kontenjanı kapmak için çalışıyor. Babası sevgili koşucumuz Bengü Benker, eğitimine ara verdirip yurtdışında antrenman yapmasını sağlıyor, buraya her döndüğünde bizimle koşuyor. Yasemin, seçmelerin bir yarışma da değil idari kararlar ile olacak olmasını bilmesine karşın sabahın kör karanlığında dinlemesi gereken sabahlar da bile bizimle koşarak azmini ve hırsını bize gösteriyor. Kontenjanı kaparmı bilemeyiz ama bizim saygımızı, kalbimizi çoktan hak ederek kaptı. 



BEN SPORCUNUN ZEKİ ÇEVİK VE AHLAKLI OLANINI SEVERİM – M.K. Atatürk 

Sevgiler 
Serhat Yıldırım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ara / Search