22.9.13

"It's not the destination, it is the journey. "




"It's not the destination, it is the journey. "


 İnsan bir sene içerisinde bu kadar bilinmezlik içinde yine de bu kadar huzurlu ve mutlu olabilir mi acaba. “It's not the destination, it's the journey.” (Muhim olan varılacak yer değildir, yolculuğun kendisidir.)
Hep sevmişimdir bu lafı, ama bu sıralar bilgeliği ve içtenliği ile bana ışık tutan insanlar tarafindan her nedense sık sık hatırlatılması sonucu bir noktada farkındalığımın bu söz üzerinde yoğunlaştığına tanık oluyorum.





Yolculuğun keyfini yaşıyorum bu sıralar... Haftada 2-3 gün daha önceleri yapabileceğimi bile bilmediğim, rüyamda görsem bile inanmayacağım birşey yapıyorum; koşuyorum! Hic sevmedim hayatımda koşmayı, manasız geldi. Hep bir yere ulaşmak yada birşeyden kaçmak için koşulması gerektiğini düşündüm ben. Mesela kız kardeşim, Amerika'dan döndüğümüz günlerde uzunca koşardı koşu bandına çıkıp, sanki Türkiye'den kaçarcasına koşardı. Bizim için kolay olmamıştı Amerika'yı, oradaki hayatımızı, bir şekilde 3 sene sonunda ailemiz olan arkadaşlarımızı bırakmak, hiç hazır değildik Istanbul'daki yeni yaşamımıza.

 Ve o, koşarak huzur buluyordu, sorunlarından uzaklaşıyordu sanki.



Birşeyden kaçmak fikrini nedense ben çok sevmem, hayatı kucaklamak ve güzelleştirmek benim yaklaşımım. Ama ilk defa, koşuda bir yere varma zorunluluğu olmadığını fark ettim. Beraber koştuğum insanların güzelliği ve içtenliği bana koşuyu öylesine sevdirdi ki, yolculuğun keyfine dalmış, etrafımdaki güzellikleri seyrederek, sindirerek ilerliyorum yolumda. Hiçbir hırsım yok kafamda. Maratona katılmalıyım, ya da şu hızda şu kadar koşmalıyım değil derdim. Çok sevdiğim insanlarla koşup, dostluklar kurarken, zaman içinde ait olduğum bir ortamda buldum kendimi. Ve, sabahları kalkıp erken saatte yol almanın, günün doğuşuna doğru koşarken yüzüme çarpan rüzgarla kendime gelmenin, vücudumun sağlıklı bir şekilde koşarken içimde doğan minnet duygusunun, ve de yolun sonunda gülümseyen kalpleri ile beni bekleyen sımsıcak insanların olması beni her sabah yataktan kaldırıp koşuya götüren. Yolculuğumda bana eşlik ettiklerini hissediyorum ve fark etmesem de, amacım bu olmasa da, daha iyi koşmam için gösterdikleri teşvikle kendi sınırlarımı zorladığımı görüyorum.



 Yoganın ana kalıplarından biridir bu cümle... An'a taşır seni. Hayatın kendisi bir yolculuktur ve yaşaman gereken nefes aldığı bu andır. Geçmiş yada gelecek değildir mühim olan, gideceğin yol değildir, yada oraya varmak için harcadığın emek de değildir. Bunların bir bütünü sonucu yaşadığın an'daki tecrübenin farkına vararak, yürekten sindirmektir hayatın sunduğu güzellikleri. Yolculuk esnasında gözlerini açıp farkına varmaktır sana sunulan nimetlerin, ne kadar güzel insanlarla çevrelenmiş olduğunun, doğanın, yaşamın, aldığın nefesin farkına varmaktır. Yıllarca emek verirsin bir hareketin mükemmel şekilde çıkması için, zaman içinde sen vazgeçmedikçe kaslarının güçlendiğini hissedersin, vücudunun esnediğini, olmak istediğin kişiye adım adım yaklaştığını hissedersin... Ve bir gün, sana en zor gelen hareket kendiliğinden çıkar vücudundan. Sanki hep içinde vardır ve hazırdır artık doğmaya. Yolculuğu dolu dolu yaşamışsan eğer, vardığın nokta en doğal sonucudur, seni ödüllendiriyordur vücudun bir nevi.




Ve ben, dünyada hırs kelimesi ile aynı cümlede pek yan yana gelemeyecek olan ben, çok ilginç bir karar verdim yakın tarihte. Yolculuğumda yeni bir hedef koydum kendime... Amaç, yine hedefe ulaşmak değil. Yol boyunca yaşayacağım keyfin tadını bir nebze de olsa aldım ya, ruhuma işledi ya bu esnada... Bu yeni hedefin bana katacaklarını ruhum hissediyor, bir nevi teşvik ediyor beni. Hazır olduğunu fısıldıyor bana, yapabileceğine inanıyor çünkü.




Ilk yarı maratonuma katılma kararını aldım ruhumda. Yolculuğun keyfine öylesine varıyorum ki, ilk defa kendi fiziksel sınırlarımın, belki de önyargılarımın dışına çıkmayı göze alıyorum ve kendime meydan okuyorum. Yaşanacak tecrübeyi kollarım açık kucaklıyorum şimdiden ve heyecanla yolculuğuma devam ediyorum.


Eda Yolcu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ara / Search