Geçenlerde bir grup arkadaş sohbet ediyorduk, konumuzu tahmin etmek de zorlanmayacağınız üzere beslenme ve gıda takviyeleri hakkındaydı. Aslında devamlı spor yapan, her zaman sağlıklı beslenen bir hijyen insan grubu değiliz. Bizler de zaman zaman (hatta çoğu zaman) beslenme disiplininin dışına çıkabiliyoruz. Açık söylemek gerekirse hayatımda hiçbir zaman düzenli vitamin kullanmadım, kullanamadım. Neden bilmiyorum ama bir gün aldıysam, beş gün almadım ve benim vitamin ile ilişkim hep başından, ilgisizlikten bitti. Kimisini enerji almak için, kimisini hasta olmamak için, kimisini cildimiz daha çok parlasın diye içiyoruz. Eminim o birbirinden renkli ve güzel kutulardaki vitaminleri avuç avuç daha birçok nedenden dolayı alıyoruz.
Bazen sırf albenisinden dolayı vitamin dükkânlarına girerim, bana adını bile doğru okuyamadığım vitaminleri hissetmeden anlatan satıcıları görünce vitaminlerden hep daha da soğudum. Muhtaç olduğunuz kudretin, enerjinin, mutluluğun hatta parlak cildin sırrının yediğinizde, içtiğinizde, dostlarınızda ve sporda gizli olduğunu biliyor musunuz? (Bu arada Elia Penso yazdıklarımı okurken bitirdin beni diyecek – onun vitaminlerini alın onlar ayrı oldu mu ortak?)

Mutlu hissetmenizin, iyi hissetmenizin hayatınızın her alanında her anında size en iyi gelecek ilaç olduğunu biliyor musunuz? Buraya kadar yazdıklarım size inandırıcı gelmemiş olabilir, hatta fazla Polyanna tarzı da olabilir veya zaten mutluyum diye düşünüyorsanız hemen sağ üst köşedeki çarpı işaretini tıklayarak kapatabilir, hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Hala okumaya devam edenler; mutluluğun, iyi hissetmenin ya da yay gibi gergin bir cildin sırrı, o avuçla aldığınız ilaçlarda gizli değil tamamen çevrenizdeki insanlarda, onlarla paylaşımlarınızda gizli. Sizlere çeşitli kereler koşu grubumuz Team Istrunbul’dan bahsettim, ediyorum ve edeceğim. Bir koşu grubu olmakla beraber bizim için giderek “kendini iyi hissetme” grubu oldu. Önceleri sabahları buluşuyor, koşuyor ve ardından bazen simitli, peynirli, bazen ballı, kaymaklı kahvaltı yapıyorduk. Son zamanlarda koşmak da yetmez oldu üzerine Bebek’ten denize girmeye de başladık. Asıl hikaye bu yaptıklarımızda değil tabii ki , asıl hikaye bu yaptıklarımızı yapabilmek için birbirimizden aldığımız enerji ve motivasyon ile bütün bunları büyük bir keyifle yapmak ve bütün gün boyunca bunun mutluluğu ile işimizi ya da her ne yapıyorsak onu yapabilmek. Evet bunu hep biliyor ve hissediyordum, bunu yeni fark etmedim.
Fakaaaat birkaç gün önce sabahın 4.30’unda uyanıp (hem de 3 saat uyku uyumuş olup) 5.15’de benim gibi düşünen 7 arkadaşım ile (Emil Pagida, Bülent Altınel, Zuhal Işık, Ali Emre Akcan, Gökhan Baykal, Ahmet Özbecetek ve Elia Penso) Bebek’te buluşup Tarabya’ya koşup geri döndüğümde buna emin oldum, kalpten inandım. Sabahın kör karanlığında, sokakta sadece köpeklerin (onlar bile uyuyordu), banklar üzerinde bira içen insanların, sevgilileri ile günün doğuşunu seyreden insanların ve gece kulübünden yeni çıkmış bıçkın gençlerin yollarda hız yaptığı saatlerde bütün neşemizle koşup, şakalaştığımızda buna bir kez daha inandım. Koşumuzu bitirdiğimizde bizi Bebek’te ikinci koşu grubundan onlarca arkadaşımızı gördüğümüzde bir kez daha kabul ettim. Gün boyu işlerine patronluk edecek ya da patronlarının stresi ile yaşayacak insanların Bebek parkında keyifle denize girip, Bebek’in eski sahipleri mutlulukla sohbet ettiklerini görünce bir kez daha beynime kazıdım. İnanın hiçbir vitamin ya da yapay kimyasal karşım size bunu hissettiremeyecektir. Tıp bilimi hızla ilerliyor belki ileride buna da çare bulacaktır ama inanın, hiçbir sera domatesinin bahçe domatesinin yerini tutmadığı gibi bu da gerçeğinin yerini tutmayacaktır.
Peki bu kadar anlattım şimdi ne yapmanız gerekiyor? Birkaç seçeneğiniz var :
1 – Saçma diyebilirsiniz (ama inanın değil yanılıyorsunuz !!).
2 – Koton Kitap’dan yakın zamanda çıkan Ralph S. Marston Jr.’ın Günde Bir Doz Motivasyon kitabını okuyabilir https://www.facebook.com/GundeBirDozMotiVasyon?fref=ts ve aslında gücün sizde olduğunu farkedebilirsiniz ( farketmek harekete geçmek için bir nedendir !!).
3 – Kendi hikayenizi yazmak üzere sizi heyecanlandıracak ve enerji verecek insanlarla daha çok beraber olarak kendi mutluluk kitabınızı yazmaya başlayabilirsiniz.
Benjamin Franklin’in dediği gibi “Enerji ve kararlılık herşeyi fetheder “.
içinizdeki kendinizi keşfedin, gerisi kendiliğinden gelecektir, hem de mutlulukla beraber :) teşekkürler bu güzel yazı için..
YanıtlaSil