25.7.13

Sandığından daha güçlüsün...

Sandığından daha güçlüsün...Düşündüğünden daha güçlüsün …. 



Kollarında kalan son güçle 6 metrelik halata tırmanmaya çalışırken Egemen Erden’in “You are stronger than your mind” (sandığından daha güçlüsün) diyen sesini duydu. Gücünü topladı ve tekrar denedi, aşağıya baktığında yerden 3 metre yükseğe tırmandığını gördü... Yukarıda geçen konuşma, nerdeyse haftanın 6 sabahı beraber spor yaptığım ve ailem kadar hatta onlardan sık gördüğüm arkadaşlarımla aramızda kullanımı standart olmuş bir konuşmadır. Egemen’in bize hediyesidir bu söz ve artık aramızdaki başlıca motivasyon sözüdür ve çok ama çok doğru bir sözdür. Konfor alanı, size beyninizin hayatın her alanında çizdiği ve sizleri içinden çıkarsanız yanarsınız fikrine ikna ettiği sözde güvende hissettiren, sınırlarınızın çok gerisinde çizilmiş bir alandır. Ev, iş, eş, arkadaş, hobi, spor her konuda küçükken, annemizin, babamızın ilerleyen yıllarda ise (şanslıysak ) beynimizin izin verdiği alanlarda yaşar ve aktiviteleri yaparız. Oysa genellikle vaad edilen topraklar, yemyeşil tepeler, çeşmelerinden buz gibi suların aktığı, dallarından taptaze lezzetli meyvelerin asılı olduğu ağaçlar genellikle bu sınırların arkasında gizlidir. Yanlış anlaşılmasın materyaller parametrelere bağlamış görünmekle beraber bu sınırların ardında aslında bizi mutlu edecek, hissettirecek şeyler vardır. 


Sevgili büyük Türk düşünürü (aslında danışmandır ) Tanyer Sönmezer’in son zamanlardaki konuşmalarında beynime çaktığı çok güzel bir sözü vardır “namazın, orucun, ibadetin kazası olur ama fırsatların kazası olmaz”. Bu sebeptendir ki, önümüze çıkan fırsatları değerlendiremiyor ya da konfor alanımıza sıkışmaktan önümüze bile çıkamayan fırsatları göremiyoruz. Beyniniz size devamlı bir şey söyler ; bunu yapma!, oraya gitme!, yorulursun!, yapamazsın! YALAN hem de KOCAMAN YALAN.... Bakın birkaç küçük gerçek yaşam öyküsü ; 19 yaşına birkaç ay kala, Kasım 2003 tarihinde, Philadelphia’da bisikleti ile gezerken kırmızı ışıkta geçen bir aracın çarpması sonucu kendi tabiri ile adeta bir “bitkiye” dönmüştü. Pelvis kemiği 2 parçaya ayrılmış, ciddi kafa ve omurga hasarları sebebi ile 1 yıl boyunca hastanede sırt üstü yatmak zorunda kalmıştı. Yaşadığı hasarların sonucu olarak yürümek, diş fırçalamak gibi basit yaşamsal faaliyetleri bile yeniden öğrenmek zorunda kalmıştı. Kaza bütün bunlara ek olarak konuşma, kısa ve uzun süreli hafıza kayıplarına da yol açmıştı. İleride kendisine sorulduğunda içinden geçtiği bu süreci “hergün Everest Dağına tırmanmak” ile eş değer hissettiğini söyleyecekti. Bu arada doktorlarının tavsiyesi ile bir tedavi aracı olarak müziği kullanmaya başladı. Sinirlerinde oluşan tahribat sebebi ile eskiden dinlediklerinin aksine daha sakin müzikler dinleyip bir süre sonra besteler yapmaya başladı. Çektiği oturma güçlüğü sebebi ile piyano yerine yatarak gitar çalmaya başladı. Buna paralel olarak yemek yapmanında terapisel etkileri ile bir yandan da bu konuda çalışmaya başladı. 

Uzun lafın kısası yılmadı, uğraştı ve bugün jazz severlerin beğeni ile dinlediği bir evrensel sanatçı olarak birkaç hafta önce 2. kez karşımıza çıktı Melody Gardot.. Unutmayın you are stronger than your mind …. 



Bir başka gerçek hikaye ; 1986 senesinde Thailand’ın küçük yüzen ada kasabalarından biri olan Koh Panyee’de bir grup genç neredeyse tamamı suyun üzerinde iskeleler ve sallar üzerine kurulu kasabada bir futbol takımı kurmak ve ülke şampiyonu olmak istediklerinde, ada halkının bir numaralı eğlence konusu olmuşlardı. İşe öncelikli olarak kendi imkanları ile suyun üzerine yüzen futbol adası yaparak başladılar. İlk başlarda ayakkabı gibi temel malzemelerin olmaması ve buna ek ıslanan kaygan zeminde top hakimiyetinde sorun yaratıyordu. Buna ek derme çatma yapılan tahta zeminden çıkan çiviler çocukların çıplak ayaklarına zarar veriyorlardı. Ne etraflarından gelen seslere ne de beyinlerin içinde onlara yapamazsın diyen sese kulak vermediler. Sonuç olarak Panyee FC bugün Güney Thailand’ın en iyi futbol takımı olmayı başardı. Unutmayın you are stronger than your mind ….  



Bir örnek de bizden ; Yıldız Teknik Üniversitesi’nde okudu, başarılı bir öğrenciydi, ailesinde de gelen başarı hikayeleri arasında büyümüştü. Okulunu bitirdi, artık sıra kariyer ile ilgili planlarını gerçekleştirmeye gelmişti. Kararını verdi ve kurumsal hayata giriş yaptı. Önceleri herşey çok güzeldi Bu ve buna benzer bir çok hikaye var etrafımızda, hatta ben buraya ayrıntısını girmek istememekle beraber sevgili kardeşim Aslı Sayıt, kurumsal hayatı bir anda bırakarak, şuan hayatına plates eğitmeni olarak devam ediyor. Tamamen kendi seçimi ve özgür iradesi ile konfor alanının dışına çıkarak kendine bambaşka bir yaşam alanı kurmayı başardı. Dediğim gibi ayrıntılarını Aslı ile konuşabilirsiniz Özetle, her sabah uyandığımızda yada gece başımızı yastığımızı koymadan önce bir çok karar alırız. Spor yapmaya başlarız, sigarayı bırakırız, yemek kursuna gideriz ya da yeni bir yabancı dil öğrenmek isteriz. İş ne zaman bununla ilgili bir aksiyon almaya gelir ve içimizdeki ses konuşmaya başlar ; yapma! Yapamazsın! 2 günlük dünya boşver gitsin ! Nasıl vakit bulacaksın! Uyanmak zor! Ve daha niceleri beyninizde yankılanır durur. YALAN hemde KOCAMAN YALAN.. Şimdi tekrar düşünün son zamanlarda neleri yapmak istediniz ve yapmadınız ya da yapamadınız? Yukarıdaki hikayeleri okuyun etraftaki hikayeleri düşünün önce uzaktakilerden başlayın sonra en yakınınızdakilere kadar gelin ve kendi hikayenizi yazmak üzere usulca ya da büyük bir şölenle konfor alanınızdan dışarı adım atın!! 

Unutmayın sandığınızdan daha güçlüsünüz ve içinizdeki sesin aksine YAPABİLİRSİNİZ!!! 

Serhat YILDIRIM

1 yorum:

  1. bu anlamda sana da "Buyuk Turk Motivatoru" diyerek tarihin sahnesindeki sifatini belirlemis olduk.....guzel bi yazi netekim

    YanıtlaSil

Ara / Search