6.6.13

Nereye Koşuyoruz..?


Hayat ilginç anlarla dolu, ne zaman ne olacağını tahmin etmek gerçekten güç! İşin aslı, bundan şikâyetçi değilim. Spor ve koşu ile ilgili yazılar yazmayı planlarken, bazen kendini şaşırtmaktan zarar gelmez diyerek bu sefer gündeme uygun koşmaya ve son birkaç günde değişen iklimle ilgili yazmaya karar verdim.

Türkiye’nin siyasal kavgalar ve istikrarsızlıklarla dolu olduğu bir dönemde 1972 senesinde doğdum. 1979’da ilkokula başladığımda ise, sokak çatışmaları artık sıradan görüntüler halini almıştı. Bırak politik eğilimini dile getirmeyi, okuduğun gazeteyi, kitabı ya da dinlediğin şarkıyı açıklaman bile sana ve çevrene zarar verebilirdi. Babamın görevi sebebi ile ilkokulu 3 ayrı şehirde okumuştum: Samsun, Diyarbakır ve Erzurum. Değişen şehirlere rağmen annemin evden çıkarken bana ilk tembih ettiği şey: “Okulda sakın evde hangi gazeteyi okuduğumuzu söyleme” olurdu. İlkokul birinci sınıfta okuyordum; Samsun 23 Nisan İlkokulu’nun bahçesinde oynarken slogan atan bir grubu fark edip, evde bana yapılan bütün uyarılara rağmen daha iyi görebilmek için okul kapısının yanına kadar sokuldum. Kol kola girmiş çoğunluğu erkek gençler hep bir ağızdan sol yumrukları havada sloganlar atıyordu. Korku ve şaşkınlık içerisinde olanı biteni seyrederken hademenin “Hadi içeri gir evladım!” uyarısını hayâl meyal hatırlıyorum ama hala dün gibi net hatırladığım şey; “Bunlar ne yapıyor” diye sorduğumda “Göz boyuyorlar” demesiydi.



O gün çocuk aklımla kabullendiğim gerçek, göz boyamaktı ama aradan geçen onca apolitik yıldan sonra bugün üzüntü içinde görüyoruz ki aslında boyanmış gözlerimizi siliyorlarmış ve biz -en azından ben- bunu fark edememişiz. Bugün 41 yaşımda önüme bir fırsat daha geldi ve bu fırsatı iliklerime kadar içime çekmek istiyorum. Korkudan değil dışarı, cama bile çıkamayan benim çocukluğuma karşın bugün, 9 yaşındaki kızımla birlikte demokrasi uğruna sokaklara dökülüp bayrak sallamanın tadına varıyorum. Onun bu yaşta önüne gelen bu fırsatı sonuna kadar yaşaması için elimden geleni yapıyorum, yapacağım da. Şimdi daha net anlıyorum, görüyorum ve size saygı duyuyorum çocukluğumun devrimcileri! Affedin size ön yargı ile baktığımız ve baktırıldığımız için!

 Bu sabah Team Istrunbul’dan bir grup arkadaşım ile beraber Gezi Parkı’na koştuk. Farklı bir bakış açısı ile gittim oraya bu sabah; okul bahçesinin demir parmaklıkları arkasından korku ile bakan, nasihatlerle kuşatılmış bir kafa ile değil, anlamaya çalışan ve direnişe saygı duyan bir kafa ile gittim. Sabahları erken koşmakla ilgili ilk yazımı okuyanlar hatırlar, sabah vakitleri insanların en saf, en rütbesiz, en egosuz halleridir diye... Her şey saf ve güzeldi; güneş, işlerine giderken bize el sallayıp korna çalan insanlar, durup geçmemize izin veren belediye otobüsünün şoförü ve alkışlayan yolcular, Dolmabahçe sarayının önünde bekleyen, günlerdir görev yapan uykusuz polisler, çadırlarında ya da betonun üstünde uyuyan pırıl pırıl gençler, kısacası her şey saf ve güzeldi… Hepsinin önünde saygı ile eğiliyorum; hepimize harika bir duruş sergiliyorlar ve bunu kendileri için değil bütün ülke için yapıyorlar; benim için, 9 yaşındaki kızım için, sevdiklerim, sevmediklerim için, polisler için, politikacılar için yapıyorlar. Bizler sıradan hayatlar yaşadık; kendi hayatlarımızı, eğer şanslıysak etrafımızdaki bir kaç kişinin de hayatını değiştirebildik en fazla… İnanın bu gençler bir ülkenin kaderini değiştirmek için uğraşıyorlar. Yıkmak, kırmak isteyenleri olayın dışında bırakıyorum ama bu gördüğüm gençler kavga istemiyor, çözüm istiyor, anlayış istiyor ve hepimiz için demokrasi istiyor. Umarım evlerinden uzak çadırlarda sabahlayan gençler, bu yolda yaşadıkları her tür zorluğa değer kazanımları elde edip, kimsenin burnu bile kanamadan en kısa zamanda evlerine döner… 


Biz Türklerle ilgili şöyle bir yaygın kanı vardır; heyecanlarımızın hep kısa soluklu, hafızalarımızın ise hep sığ olduğu söylenir. Kolay unuturuz, tepki vermeyiz, hiçbir eylemi uzun süre organize yapamayız diye bilinir. Bu sefer bunun farklı olduğunu düşünüyorum. Gördüğüm mucizeler, doruğa ulaşan yaratıcılık, karşı şiddete rağmen ortamdaki barışçıl hava, bu sefer bu işin farklı olduğunu gösteriyor. Hayatımda ilk defa tüm futbol kulübü taraftarlarının barış içerisinde bir arada kenetlenmiş olduklarını görüyorum. Hayatımda ilk defa tek komik Türk’ün Cem Yılmaz olmadığını görüyorum; inanılmaz esprileri, dahiyâne duvar yazılarını görüyorum, bütün acımasızlığa rağmen dik durma kararlılığını görüyorum. Her zaman dediğim gibi Türkiye koşuyor, siz hala koşmuyor musunuz?

Ne mutlu çapulcuyum diyene!

Serhat YILDIRIM

4 yorum:

  1. Defalarca okumak istedim defalarca içindekileri anlatmak geçmişte yaşananları kalbimde açtığı yaraları anlayan gençlik benim adıma artık direnen bir gençlik. Harikasınzı çocuklar kalemine sağlık Serhat.

    YanıtlaSil
  2. yine harikulade bir yazı Bu sabah sizlerle ilk kez koştum. Aslında bir çoğunuz beni tanımıyorsunuz belki farketmediniz bile. Kısaca şu kadarını söyleyeyim etkinliğin olacağını duyduğum ve etkinlik daveti geldiği andan itibaren son birkaç gecede sabahladığım ve ardından uyumak için eve gittiğim son gün yanıma eşofmanımı, şortumu, spor ayakkabımı aldım ve nihayet beklenen gün bugün yanımda yatan arkadaşıma geceden saati sabah 5'e kurmasını söyledim neden diye sordu aslında arkadaşlarımın gecenin ilerleyen saatlerine kadar sabahki koşuya katılacağımdan haberi yoktu.. Ben de sabah geziparkına destek için hep beraber Beşiktaş'tan buraya koşacağız dedim. O saatini kurmuştu ama kalkmazsın dedi bana. Oysa ki bilmiyordu benim heyecandan aslında zaten hiç uyumadığımı. Sabah 5:45 te buluşacağız diye heyecanla 5:10' da gezi parkından barikatları aşarak ve ne yalan söyleyeyim Dolmabahçe'de, Beşiktaş'ta polis noktalarından tedirgin olarak geçerek gittim. Çünkü parkta gece herkes gittikten sonra biz bize kaldıktan sonra psikoloji çok farklı oluyor. Sürekli bir söylenti hele hele dün gece dışında hemen hemen her gece aşağıda atılan gaz bombalarının taa yukarıdaki parktaki bizlerin gözünü yakması boğazını tıkamasından ya polis beni gözaltına alırsa nasıl açıklayabilirm diye düşüncelerle ve hızlı adımlarla yanlarından geçtim. Saat 5:30 civarı Four Seasons otelin önündeydim. Kimseyi göremeyince biraz şaşırdım biraz üzüldüm kırıldım doğrusu ama sonradan öğrendiğime göre etkinlik saati update edilmiş. Malum gezi parkında cep telefonlarımızdan 3G ye girmek çok zor, sanırım aşırı yoğunluktan.. Biraz koştum biraz yürüdüm biraz daha bekleyeyim dedim iyiki de öyle yapmışım saat 6 ya doğru gelen bir kaç kişi umutlarımın yeşermesine neden oldu. Lafı çok uzattım ama bugün her biriniz o kadar kutsal bir şey yaptınız ve o kadar nazik bir şekilde yaptınız ki sessiz sedasız geldiniz, şov yapmadınız, geceleri zaten uyuyamayan hiçkimseyi rahatsız etmeden yardımları getirdiniz. Bir ucundan bana da tutma şansını verdiğiniz, koşu ile ilgili beni de bilgilendirdiğiniz ve davet ettiğiniz için teşekkürlerimi sunmak istedim sadece. Yeni bir koşucu olarak her zaman sizlerle koşmak istiyordum ama daha önce denk gelmedi, nasip olmadı.. meğerse bu anlamlı koşuda beraber koşmak için bekliyormuşum. Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Hep beraber koşmak dileğiyle, sevgiler... Alperen Çetin

    YanıtlaSil
  3. Aynı zaman makinasının yolcusu olarak unutkan olmadığımızı tüm dünyaya kanıtladık, birlik, beraberlik, dayanışma ve sevgi ile

    YanıtlaSil
  4. Aylin Turnaoğlu7.6.13

    Serhat,
    İçtenliğin ve yalınlığınla kalemin sınırsız, özgür fikirlerin imzası olacak. İyi ki varsın arkadaşım.

    YanıtlaSil

Ara / Search