21.8.13

Yoga ile ilk defa tanışmak...








Hayatta herşeyin bir vakti olduğuna ve sen hazır olduğunda gerçekleştiğine inanırım. Evren sen hazır olduğunda güzelliklerini sunuyor, ve bunları sunmak içinde sabırla bekliyor. Tek yapman gereken kalbinle bakabilmek dünyaya, gerisi kendiliğinden gelişiyor kanımca. 






Yoga ile ilk defa 1997 yılında  Los Angeles'da yaşadığım dönemde tanıştım. Kendimi bulduğum cennettimde bana yol arkadaşlığı yapmış, Türkiye'ye geri döndüğümde ise desteğim olmuştu. Bu güzel beraberliğe hayat bir dönem ara verdirdi. Diyorum ya, herşeyin bir zamanı var. O dönemde ailemize katılan minik meleğime, evliliğime yoğunlaşmış, ve bu gerçeğin içerisinde mutluluğu yakalamaktaydım.

2013 yılı benim için uyanış yılı oldu, kendime dönüş yılım oldu. Sadece benim için değil, tüm dünya için uyanış yılı, geçiş yılı, değişim yılı olduğuna da hergün tanık olmaktayız. Ve şimdi yine zamanı geldiğinde, tam da ihtiyacım olduğu bu dönemde, her zamanki nazikliği, anlayışı ve yumuşaklığı ile yoga bir kez daha hayatıma girdi. Herkesin ruhuna uygun ruh gurupları olduğuna inanırım ben, kendi gurubuma ait ne kadar güzel insalarla çevrili olduğumu fark ediyor ve bundan sonsuz keyif alıyorum. Son zamanlarda ise her ruha uygun bir spor olduğuna da inanmaya başladım. Team Istrunbul ile tanıştığımdan beri, oradaki arkadaşlarımın koşuya duydukları aşk, benim ruhuma uygun sporu sorgulamama yol açtı. Bu içsel sorgulama sonucunda ise, 90dakikalık bir seans sonrasında bile hala bitmesin istediğim, her seferinde aynı heyecan ve istekle yaptığım, benim ruhuma ve bedenime hitap eden sporun yoga olduğunun farkına vardım.


Belki ikizler burcu kişiliğimi tamamlıyor yoga, çok değisik yönlerden beni doyurabiliyor. Tek bir spor adı altında, hem fiziksel, hem ruhsal doyuma ulaştırıyor beni. Hep bildiğimiz bazı  kalıplar vardır ya, onları derinlerde içimizde gözlemlememize ve hayata geçirmemize vesile oluyor kanımca. Mesela, “anını yaşa”; hepimiz biliriz ne kadar önemli olduğunu, ancak hayatın akışında kaybolup gideriz. Kimi zaman, eğer şanslı isek, düşüncelerimizin geçmiş ve gelecek arasında gidip geldiğini fark ederiz ki işte o noktada an’a geri dönüş yaşarız. En üzücüsü ise, çoğu hayat gelip geçer hiç bunların farkına bile varmadan, günlük sıradan problemlerin arasında kaybolmuş bir şekilde. Yoga yapısı itibari ile sizi an’a taşır, 90 dakika boyunca düzenli ujjayi nefesi (okyanus nefesi de denilen, her birimizin içinde bulunan yaşam enerjisini arttırdığına inanılan, genizden alınıp verilen bir yoga nefesi) alınıp verildiği ve aynı zamanda hareketlere odaklanıldığında zaten an’da yaşamamak gibi bir opsiyon sunmamaktadır insana. Beynini ve düşüncelerini yavaşlatıp an’a taşırken, farkındalığını arttırmaktadır bir yandan. Ne zamanki kendimi problemlerin içinde kaybolmuş yada merkezimden uzaklaşmış olduğumu fark ediyorum, o noktada kendime vakit ayırıyorum ve nefesime odaklanıyorum. Kendimle başbaşa kalıp, düşüncelerimi ve duygularımı akışına bırakıp, nefesime odaklandığımda an’a geri dönüp olayların bana çok fazla dokunmasına izin vermeden tecrübe etmeye başlayabiliyorum. Bu da bana devam edebilmek için içsel güç sağlıyor.


Fiziksel olarak da insanı bir kere denemeden tadamayacağı noktalara taşıyor. Herşeyden önce, bu farkındalık seviyesinde kaslarının yapısını ve onlara beyninle nasıl hükmedebileceğini tecrübe ediyorsun. Ve zamanla, vücudunun daha önceleri hiç gidemediği noktalara gidebildiğini, her nefesde daha da derinlere inebildiğini fark ediyorsun. Doğuştan esnek bir yapıya sahip olmama rağmen yapmakta zorlandığım (daha doğrusu asla yapamayacağıma inandığım) bazı hareketler vardı. Bunlar daha çok kol ve omuz kasları ile core kasların bir arada kullanıldığı head ve hand stand olarak adlandırılan hareketlerdi. Şimdi kendimi de şaşırtarak görüyorum ki, zamanla ve düzenli çalışma ile vücut sana cevap vermeye başlıyor. Başlarda duvar desteği olmaksızın yapamadığım bu hareketleri kendi başıma yapabilmeye başlamış olmanın heyecanı ile daha da büyük bir zevkle gidiyorum derslerime. 


Tüm bunların yanı sıra, binlerce yıllık bilgi var arkasında, farklılıkların ahenkle yaşandığı, kalpten gelen bir bilgi var. Bu engin bilgi her yoga hareketinde istemdışı işleniyor ruhuna.  Bu yolcuğumda yoga,  kendimin daha çok farkında olduğum, sevdiğim ve her anımda nefesimin farkında olup minnet duyduğum bir yaşamda yol arkadaşlığı yapıyor bana, kimi zaman sınırlarımı zorluyor ama daimi olarak ışık tutuyor yoluma. Herkes en azından birkez denemeli yogayı, kimbilir belki de sizin de ruhunuzun sporu budur.

17.8.13

Vitaminlere Çöpe Atma Zamanı

Vitaminlere Çöpe Atma Zamanı


Geçenlerde bir grup arkadaş sohbet ediyorduk, konumuzu tahmin etmek de zorlanmayacağınız üzere beslenme ve gıda takviyeleri hakkındaydı.  Aslında devamlı spor yapan,  her zaman sağlıklı beslenen bir hijyen insan grubu değiliz. Bizler de zaman zaman (hatta çoğu zaman) beslenme disiplininin dışına çıkabiliyoruz. Açık söylemek gerekirse hayatımda hiçbir zaman düzenli vitamin kullanmadım, kullanamadım. Neden bilmiyorum ama bir gün aldıysam, beş gün almadım ve benim vitamin ile ilişkim hep başından, ilgisizlikten bitti. Kimisini enerji almak için, kimisini hasta olmamak için, kimisini cildimiz daha çok parlasın diye içiyoruz. Eminim o birbirinden renkli ve güzel kutulardaki vitaminleri avuç avuç daha birçok nedenden dolayı alıyoruz.
Bazen sırf albenisinden dolayı vitamin dükkânlarına girerim, bana adını bile doğru okuyamadığım vitaminleri hissetmeden anlatan satıcıları görünce vitaminlerden hep daha da soğudum. Muhtaç olduğunuz kudretin, enerjinin, mutluluğun hatta parlak cildin sırrının yediğinizde, içtiğinizde, dostlarınızda ve sporda gizli olduğunu biliyor musunuz? (Bu arada Elia Penso yazdıklarımı okurken bitirdin beni diyecek – onun vitaminlerini alın onlar ayrı  oldu mu ortak?)    

                         

Mutlu hissetmenizin, iyi hissetmenizin hayatınızın her alanında her anında size en iyi gelecek ilaç olduğunu biliyor musunuz? Buraya kadar yazdıklarım size inandırıcı gelmemiş olabilir, hatta fazla Polyanna tarzı da olabilir veya zaten mutluyum diye düşünüyorsanız hemen sağ üst köşedeki çarpı işaretini tıklayarak kapatabilir, hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.  Hala okumaya devam edenler; mutluluğun, iyi hissetmenin ya da yay gibi gergin bir cildin sırrı, o avuçla aldığınız ilaçlarda gizli değil tamamen çevrenizdeki insanlarda, onlarla paylaşımlarınızda gizli. Sizlere çeşitli kereler koşu grubumuz Team Istrunbul’dan bahsettim, ediyorum ve edeceğim. Bir koşu grubu olmakla beraber bizim için giderek “kendini iyi hissetme” grubu oldu. Önceleri sabahları buluşuyor, koşuyor ve ardından bazen simitli, peynirli, bazen ballı, kaymaklı kahvaltı yapıyorduk. Son zamanlarda koşmak da yetmez oldu üzerine Bebek’ten denize girmeye de başladık. Asıl hikaye bu yaptıklarımızda değil tabii ki , asıl hikaye bu yaptıklarımızı yapabilmek için birbirimizden aldığımız enerji ve motivasyon ile bütün bunları büyük bir keyifle yapmak ve bütün gün boyunca bunun mutluluğu ile işimizi ya da her ne yapıyorsak onu yapabilmek. Evet bunu hep biliyor ve hissediyordum, bunu yeni fark etmedim.





Fakaaaat birkaç gün önce sabahın 4.30’unda uyanıp (hem de 3 saat uyku uyumuş olup) 5.15’de benim gibi düşünen 7 arkadaşım ile (Emil Pagida, Bülent Altınel, Zuhal Işık, Ali Emre Akcan, Gökhan Baykal, Ahmet Özbecetek ve Elia Penso) Bebek’te buluşup Tarabya’ya koşup geri döndüğümde buna emin oldum, kalpten inandım. Sabahın kör karanlığında, sokakta sadece köpeklerin (onlar bile uyuyordu), banklar üzerinde bira içen insanların, sevgilileri ile günün doğuşunu seyreden insanların ve gece kulübünden yeni çıkmış bıçkın gençlerin yollarda hız yaptığı saatlerde bütün neşemizle koşup, şakalaştığımızda buna bir kez daha inandım. Koşumuzu bitirdiğimizde bizi Bebek’te ikinci koşu grubundan onlarca arkadaşımızı gördüğümüzde bir kez daha kabul ettim. Gün boyu işlerine patronluk edecek ya da patronlarının stresi ile yaşayacak insanların Bebek parkında keyifle denize girip, Bebek’in eski sahipleri mutlulukla sohbet ettiklerini görünce bir kez daha beynime kazıdım. İnanın hiçbir vitamin ya da yapay kimyasal karşım size bunu hissettiremeyecektir. Tıp bilimi hızla ilerliyor belki ileride buna da çare bulacaktır ama inanın, hiçbir sera domatesinin bahçe domatesinin yerini tutmadığı gibi bu da gerçeğinin yerini tutmayacaktır.  




Peki bu kadar anlattım şimdi ne yapmanız gerekiyor? Birkaç seçeneğiniz var :
1 – Saçma diyebilirsiniz (ama inanın değil yanılıyorsunuz !!).
2 – Koton Kitap’dan yakın zamanda çıkan Ralph S. Marston Jr.’ın Günde Bir Doz Motivasyon kitabını okuyabilir  https://www.facebook.com/GundeBirDozMotiVasyon?fref=ts  ve aslında gücün sizde olduğunu farkedebilirsiniz ( farketmek harekete geçmek için bir nedendir !!).
3 – Kendi hikayenizi yazmak üzere sizi heyecanlandıracak ve enerji verecek insanlarla daha çok beraber olarak kendi mutluluk kitabınızı yazmaya başlayabilirsiniz.


Benjamin Franklin’in dediği gibi “Enerji ve kararlılık herşeyi  fetheder “.


Ara / Search